Perşembe, Eylül 11, 2025
Ana SayfaKültür SanatEdebiyatKırık Leblebi Hikâyeleri -II

Kırık Leblebi Hikâyeleri -II

0:00 0:00
100

Uzun geceden arda kalan yorgunluğumla çıkarsız gülümsüyorum bana merhaba diyen Güneş’e. Ayrı bir huzur buluyorum sabahın ilk ışıklarında, yaşadığım dünyaya ait olmayan bir bereket var günün ilk saatlerinde, dünyaya diğer insanlardan daha erken gülümseyen mü’minler ondandır ki daha mutludurlar, daha içten gülümserler insanlara diye düşünürken “07.30’da koğuşun kapıları kilitlenecek “ nidasıyla benimle bu yurdun bütün sırlarını paylaşan yorganımı güç bela atıyorum üzerimden. Bana gülümseyen yastığıma aldırmadan yarım bıraktığım hayallerimi yastığımın altına saklayarak tekrar buluşmanın sabırsızlığıyla yatağımdan iniyorum.

Hiçbir zaman kendi seçimimi yapamadığım hayatta yine yatak seçimimi yurt müdürünün yaptığı üst ranza düşüyor bana. Üst ranzada yattığım için düşme korkusu sürekli beni dikkatli olmaya zorluyor. Bu sebeple hayat karşısında daha dikkatli oluyorsun, daha ayrıntılı bakıyorsun olaylara, hiç kimsenin fark edemediği küçük noktaları görüyorsun.

Yatağımı hiçbir ayrıntısını atlamadan toplayarak okul üniformalarını giyiyorum. Arkadaşlarımın beni uyandırmadan kahvaltıya inmelerine bir anlam veremeden en alt kattaki yemekhanenin merdivenlerini iniyorum. Öğrencilerle merdivenlerde karşılaştıkça bu gün de aç kalmanın korkusunu indiğim her basamakta daha fazla hissetmeye başlıyorum. Yemekhanenin kapısına geldiğimde “yine erkencisin bu gün de çocuk” diyen belletmenin yüzüne sinirli sinirli bakıyorum.

Hayatta her şey bana geç geliyordu sanki, bir şeylere sürekli geç kalmanın duygusunu yaşıyordum her an. Geç kaldığım tren yolculukları, yetişemediğim sınavlar, son dakikalarına ancak yetişebildiğim filmler…

Kahvaltıya inmemle merdivenleri çıkmak bir oluyor. Bir güne yine aç başlamanın hezeyanıyla matematik dersini ilk saate koyan müdüre küfürler ediyorum sessizce. “

“Dışarıya vurmadığın sürece içinde yaşattığın her türlü duygudan dolayı hesap vermek zorunda değilsin, sesler yazıya döküldüğünde anlam kazanıyor, değerleniyor. İçinde yaşattığın sürece bir gizli aşk gibi seni sarıyor sadece.”

Yurtla okul arası birkaç dakika olduğu için yurttan çıkmamla okula gitmem bir oluyor. Arkadaşlarımın “günaydın” kalabalığına cevap verecek cesareti kendimde bulamadığım için başımı önüme eğerek pencereye yakın bir yer bulup sessizce oturuyorum. İçimde garip bir sıkıntı vardı; sanki birazdan yazılacak her şey, zaten içimde kopan fırtınaların birer yankısı olacaktı. Bir şeylerle meşgul olmaya başlıyorum. Zihnimden geçenleri gerçekleştirebilecek gücü nerde bulabilirim düşüncesiyle hayaller âlemine dalıyorum…

“Hayallerim, üstüme kapanan ranzanın demirleri gibi dar, ama bir o kadar da ulaşılmazdı.” diye geçirdim içimden. Gözlerim bir an için camdan dışarı kaydı; sokakta aceleyle yürüyen insanların telaşı bile benim yavaş akan zamanımı hızlandıramıyordu. İlk dersin zili çaldığında sanki uykudan uyanmış gibiydim. Toparlanıp koridora çıktım. Belki de hayallerimi sadece yastığımın altında değil, bu soğuk koridorların duvarlarına da gizliyordum farkında olmadan.

Mustafa ŞAHİN
Mustafa ŞAHİN
İlkokulu Gümüşhane İli Kelkit İlçesi Gültepe Köyü’nde birleştirilmiş sınıfta okuyan Şahin, ortaokul ve liseyi Kelkit’te parasız yatılı yurtlarında kalarak okudu. Atatürk Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümünü bitirdikten sonra 2010 yılında Erzurum Hınıs ilçesine Türkçe Öğretmeni olarak atandı. 3 yıl burada çalıştıktan sonra İstanbul Sultanbeyli ilçesine tayin istedi. Hala bu ilçede öğretmenlik-idarecilik yapmaktadır. Birçok dergide şiir ve yazıları yayımlanan Şahin, aynı zamanda 2 arkadaşıyla beraber çıkmış olduğu “Beşinci Mevsim Dergisi” yolculuğuna aynı arkadaşlarıyla devam etmektedir. Yine Sultanbeyli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından çıkarılan “Aydos’t Eğitim ve Kültür Dergisi”nin genel koordinatörlüğünü yapmaktadır.
BENZERİ YAZILAR
0 0 oylar
Yazı Puanı
Yoruma Abone Ol
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

İLGİ ÇEKENLER

SON YORUMLAR