Oyun yazarı, şair ve yazar olan son dönem Osmanlı aydınlarından Namık Kemal, yalnızca edebiyatla uğraşmamış siyaset alanında da varlık göstermiştir. Tanzimat döneminde yenileşme hareketi içerisinde bulunmuş, halkın cehaletten kurtulmasını toplumsal kalkınmanın öncelikli şartlarından biri olarak gördüğünü belirtmiştir. Eğitimi sırasında dönemin ünlü şair ve düşünürlerinden olan Şinasi ile tanışmıştır. Bu da onun hayatında bir dönüm noktası olmuş, Batı düşüncesi ve özgürlük fikri ile tanışmasına olanak sağlamıştır. Namık Kemal, aynı zamanda Batı kültürünü Paris, Viyana, Londra, Bürüksel gibi büyük merkezlerde yaşayarak öğrenmiştir. Bu kültürle tanışmanın sonuçları da asıl olarak yurda dönüşünde kendisini hissettirmiştir. Nitekim siyasi fikirlerinden dolayı hapis ve sürgün cezaları çekmiş, özellikle Avrupa’dan döndükten sonra yazmış olduğu Vatan Yahut Silistre adlı piyesi nedeniyle Magosa’ya sürgün edilmiştir.
Hayatı
Asıl adı Mehmed Kemal’dir. 21 Aralık 1840’ta Tekirdağ’da doğmuştur. Sultan İkinci Abdülhamit’in müneccimbaşısı olan Mustafa Asım Beyin ve Abdüllatif Paşa’nın kızı Fatma Zehra Hanımın oğludur. Çocuk yaşta annesini kaybeden Namık Kemal, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını dedesinin yanında geçirmiş bu süre zarfında Afyon, Lefkoşa, Rize, Kars ve Sofya gibi şehirleri dolaşmıştır. Bu sebeple olsa gerek ki düzenli bir okul hayatı olmamıştır. [1] Dedesi Abdüllatif Paşa’nın Kars’a kaymakam olarak tayin edilmesiyle Kars’a giden Namık Kemal’in fikir olarak uyanışının temelleri bu dönemde atılmıştır.[2] Kars’ta iken Vaizzade Mehmed Efendi’den tasavvuf ve edebiyat öğrenmiştir. Yazmış olduğu oyun, şiir ve romanları ile döneminin en önemli isimlerinden olmuştur.
Namık Kemal, ‘’Sanat, toplum içindir.’’ Anlayışıyla hareket etmiş, sanatı ve edebiyatı toplumu eğitmede bir araç olarak görmüştür. Namık Kemal, Avrupa’dan dönüşü sonrası 9 Ağustos 1872’de Mithat Paşa tarafından Gelibolu mutasarrıflığına tayin edilmiştir. Gelibolu’da sevinç gösterileriyle karşılaşan Namık Kemal’in ilk işi okulların durumunu öğrenmek ve yörenin maarif meseleleri hakkında bilgi almak olmuştur.[3] Mutasarrıflığı döneminde birçok sorunu düzeltmeye çalışmış ancak hakkında yapılan oyun ve iftiralar neticesiyle Mütercim Rüştü Paşa’nın sadareti zamanında 11 Aralık 1872’de yani göreve geldikten üç ay sonra görevinden azledilmiştir. Kemal, Gelibolu’da geçirdiği üç ay boyunca idari işleri yanında verimli bir yazı hayatı da ortaya koymuştur. Görevden azledilmesinden sonra İbret gazetesinin başına geçmiş ve burada yazılarını yazmaya devam etmiştir.
İbret gazetesinde Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa iktidarını eleştirerek kitaba sansür getiren, yeni kitap baskılarını hükümetin iznine bağlayan yasakçı bir tutum sergilediği kanaatiyle protesto etmiş ve bu konuda uzun makaleler yazmıştır. Bunun sonucunda da İbret gazetesi 110. Sayısında bir ay müddetle kapatılmıştır. (6 Şubat 1873)
1873’te Gedikpaşa Tiyatrosunda Namık Kemal’in yazmış olduğu Vatan Yahut Silistre adlı piyes sergilendiğinde halkta heyecan uyandırmış ve dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu gelişmelerin sonucunda İbret gazetesi kapatılmış ve Namık Kemal ertesi gün Magosa’ya sürgün edilmiştir. (9 Nisan 1873) Daha sonra 2 Aralık 1888’de Sakız Adası’nda vefat etmiştir.
Namık Kemal ve Eğitim Hakkındaki Görüşleri
Osmanlı’nın son dönemlerinde eğitimle ilgili birçok yeni gelişmeler yaşanmıştır. 18. Yüzyılın sonlarına kadar dönemin en yaygın eğitim kurumları Sıbyan Mektepleri ve Medreseler olmuştur. Özellikle 1839 Tanzimat Fermanının ilanına kadar eğitim dini ve geleneksel bir nitelik taşımıştır. Tanzimat’la beraber artık ailenin ve devletin eğitim görevlerini sadece dini ve geleneksel açıdan ele almaları yönündeki görüşler zayıflamış, devletin eğitim konusunda topluma karşı sorumlu olduğu görüşüyle bakılmıştır.[4] Bu konuda Namık Kemal’in şu görüşü de son derece önem arz etmektedir: ‘’Çeşitli mezhep ve ırklardan çocuklar aynı okullarda yetiştirilirse zamanla ülkedeki halkların arzulanan bir kaynaşması meydana gelebilir. Birbirlerine sarılarak büyüyen fidanların sonradan ayrılmalarının imkânsız olması gibi…’’[5] Bu dönemde Namık Kemal ile birlikte birçok aydın, eğitimde yeniliklerin olması gerektiğini savunmuş geleneksel eğitime yönelik özeleştirilerde bulunmuştur.
Maarif ciddi bir değer olarak Namık Kemal’in eserlerinde sıklıkla zikrettiği bir durum olmuştur. Öyle ki bu değerle ilgili görüşlerini bildirmekten çekinmemiş devlet kurumları arasında ‘’en müşevveş ve intizamsız olanın Maarif ve Evkaf Nezareti’’ olduğundan şikâyet etmiştir.[6] O dönemlerde Mekteb-i Sultani’de dersler Fransızca okutulmaktadır. Namık Kemal Fransızca ders okutulmasını da eleştirmiştir. Yine eğitimin yaygınlaşmasının önemini dile getirmiş bu sorumluluğun yalnızca devlete ait olmadığını, sivil eğitim kurumlarının yaygınlaşması gerektiğini ifade etmiştir. Namık Kemal’e göre Osmanlı devletinin başına gelen sıkıntıların kaynağı maarifin eksikliğidir. Çünkü ona göre Maarif bir millet için ab-ı hayattır ve bütün siyasi meselelerin en mühimidir. Maarif-i Umumiye‘nin devlet ve toplum için ne kadar önemli olduğunu ‘’itikadımızca Maarif-i Umumiye’nin fevaidinden bahsetmek güneşin vasfında kaside söylemek gibidir.’’ Sözleriyle ifade etmiştir.[7]
Namık Kemal Avrupa kültürünü ve eğitim sistemini bizzat Avrupa’da yaşayarak öğrenmiş ve yurda döndüğünde çeşitli kıyaslamalar yapmıştır. Batı medeniyetine dair yazılarında eğitim faaliyetleri üzerinde değerlendirmeler de yapmıştır. Nitekim bu değerlendirmelerin sonucunda Avrupa milletleriyle kıyaslandığında Osmanlı’daki eğitim müfredatının çok basit ve Avrupa’nın çok gerisinde olduğu tespitinde bulunmuştur.[8] Esasen Namık Kemal, Londra’daki eğitim faaliyetlerini incelemiş ve oradaki çocukların erken yaşlarda Osmanlı’ya kıyasla üst düzey öğrenim gördüklerini şu sözlerle ifade etmiştir: ‘’Sıbyan mekteplerine tesadüf olunur ki ekser müdavimleri sinnen hemen ale’l-umum yedi sekiz yaşından ziyade değil iken talim cetvellerinde bizim mekatib-i sıbyananiyeye mahsus olan elif-ba, yazı, a’mal-i erba’a, mebadi-i itikat gibi derslerin hiçbiri bulunmaz ve sebebi hocalardan sual edilse ‘’on beş veya on sekiz seneden beridir mektebe bu türlü mukaddematı bilmez çocuk gelmediği için cedvelde derslerin vücudu abes görülerek lağvolundu’’ cevabı alınır.[9]
Namık Kemal, Toplumun eğitilmesinde gençlerin iyi bir eğitim almasında devletin sorumlu olduğu kadar da ailenin sorumluluğuna da değinir. Yine ailenin okul eğitimine katkısından bahsederken Avrupa medeniyetlerini örnek göstermiştir: Avrupa’nın, Amerika’nın birçok yerlerinde tahsil cebridir. Fakat şu malum olmalı ki cebri tahsil kaidesini kabul eden yerlerin ekserinde evladını tahsile sevk etmek için bir âdemi icbar etmeye binde bir kere lüzum görülmüyor. Ekserinin mesarıf-ı beytiyesi için tuttuğu defterlere bakılsa yemek, içmek, gezmek, oturmak gibi ihtiyaca sarf ettiği para ne kadar ise gazete, kitap, mektep masrafı da hemen o kadar ve belki ondan ziyadedir. Öyle babaların, öyle anaların evladı ise mektebe, sinnlerine nispet o kadar gayretli, o kadar malumatlı giderler ki hallerine bakılsa heves-i tahsili pederlerinin hande-i iltifatından öğrenmiş ve lezzet-i irfanı maderlerinin pistan-ı şefkatinden almış zan olunur.[10] Namık Kemal’in bu ifadelerine bakıldığında Avrupa ve Amerika gibi zorunlu eğitimin olduğu yerlerde en az gündelik ihtiyaçlar kadar eğitime olanak sağlandığına, herhangi bir zorlamaya gerek duyulmadığını buna rağmen hemen herkesin çocuğunu okula göndermek istediğine değindiği görülmektedir. Eğitimin ancak böyle amacına ulaşacağına inanmaktadır. Namık Kemal, esasen kendi çocuklarının da eğitimine son derece önem vermektedir. Siyasetçi kimliğiyle de bilinen Kemal, Kanun-i Esasi’nin bazı maddelerine muhalefet etmesinden dolayı Girit’e gönderilmiştir. Ancak oğlu Ali Ekrem’in eğitimini sebep göstermiş, Girit’te onun gidebileceği bir okul olmaması nedeniyle Midilli’ye gitmek istemiştir.[11] Bu zor şartlar altında çocuklarının eğitimine verdiği önem göz ardı edilemeyecektir. Nitekim o, çocuklarının eğitiminde çok yönlü bir gelişme istemiştir.
Bütün bunların yanında Namık Kemal, kadınların eğitimine de son derece önem vermektedir. Tiyatro eserlerinde bu konuların ele alındığı görülmektedir. Ayrıca Midilli’den kızı Feride Hanım’a gönderdiği mektuplarda da eğitim üzerinde önemle durmaktadır. Kızı Feride’ye yazdığı mektupları incelediğimizde kızına birçok alanda yol gösterici ve destekleyici bir baba modeli sergilediği görülmektedir. Nitekim kızıyla mektuplaşmalarında onun yazısı ve imla konusunda yorumlar yaptığı da görülmektedir. Bu yorumlar yer yer hafif yer yer sert şekilde olmuştur. Ancak her ne kadar uzaktan da olsa kızına iyi bir eğitim vermeye çalışmaktadır. Mektuplarında kızına, sıklıkla mektup yazarak ve pratik yaparak yazısının güzelleşeceğini şu ifadelerle öğütlemektedir:[12]
Magosa-22.III. 1876 Tarihli Mektup: ‘’Maşallah, yazın güzelleşiyor, birkaç aydan beri çok ilerledi fakat daha istediğim dereceye gelmedi. Daha çalışmalı, imlaya da dikkat etmeli!’’[13]
Magosa- Tarihsiz Bir Mektup:
‘’Yazın biraz güzelleşti fakat imlada yanlışın çok! Bundan sonra yazacağın şeylerin imlasını da beybabamıza tashih ettir, faide görür imla öğrenirsin.’’[14]
Belirttiğimiz mektuplardan da anlaşılacağı üzere Namık Kemal, toplumun eğitilmesine verdiği önemi kendi çocuklarından esirgememiş, kızı Feride Hanım ve oğlu Ali Ekrem’in eğitimlerinin çok yönlü olarak gelişmesini hedeflemiştir. Kızına yazdığı başka mektuplarda onun şiirle ilgilenmesini isterken oğlu Ali Ekrem’in de Fransızca öğrenmesini hatta bunun yanında ikinci bir yabancı dil öğrenmesini sıklıkla tembihlemiştir. Bütün bunların yanında Namık Kemal, eğitime ve eğitim yoluyla ulaşılan bilgiye insan olma vasfının ilk koşulu olarak görecek kadar büyük bir değer yüklemiştir.[15] Esasen maarifi; ulus, devlet ve dünya düzeni açısından ele alarak geniş bir çerçeveye oturtmuş bütünüyle insanlığın ulaştığı medeniyetin ana unsuru olarak saymıştır.[16]
Sonuç
Osmanlı son dönem aydınlarından olan Namık Kemal, yenileşme döneminde aktif rol oynayan önemli şahsiyetlerden olmuştur. Avrupa’da yaşadığı dönemlerde Batı kültürüyle tanışmış bunun sonucunda da Batıdaki eğitim ve kültürel çalışmaları yakından takip etmiştir. Ülkeye döndükten sonra çeşitli gazetelerde yazılar yazmış İbret gazetesinin başına geçmiştir. Kazandığı siyasi kimliği sebebiyle birçok defa sürgün edilmiş ve hapis cezaları çekmiştir. Özellikle Batıdaki eğitim sistemiyle Osmanlı eğitim sistemini karşılaştırmış bu karşılaştırmalar neticesinde Osmanlı geleneksel eğitim sisteminin Batıdaki eğitim sistemi karşısında son derece basit bir müfredata sahip olduğu ve geri kaldığı sonucuna varmıştır. Birçok aydın gibi o da eğitim sisteminde özeleştiriler yapmış, toplumun; gençlerin, çocukların ve kadınların eğitilmesi yönünde fikirlerini ifade etmiştir. Esasen geleneksel eğitim sistemi dışında maarif olgusuna son derece önem vermiş, eğitimin aile ve devlet elinde olan büyük bir sorumluluk olduğunu bunun yanında sivil eğitim faaliyetlerinin arttırılmasının gerekliliği üzerinde durmuştur. Kemal, yazdığı tiyatro eserlerinden kadınların eğitimine sıklıkla vurgu yapmıştır. Aynı zamanda kendi çocuklarının eğitimleriyle de bizzat ilgilenmiş sürgün dönemlerinde dahi mektuplarıyla takip etmeye, yönlendirmeye çalışmıştır. O, aynı zamanda sanatı ve edebiyatı da toplumu eğitmek amacıyla bir araç olarak görmüştür. Namık Kemal kendi döneminde ortaya koyduğu fikirlerle büyük bir tesir göstermiş bu tesir bugün dahi önemli bir yerde durmaktadır. Yazdığı yazılarla yenileşme dönemine ve sonrasına büyük katkılar sağlamıştır. Namık Kemal esasen iki temel probleme çözüm yolu aramıştır. Bunlardan ilki Osmanlı bekasının ne surette temin edileceği ikincisi de medeniyet ve terakki yolunda nasıl mesafe kaydedileceğidir.[17] Bahsedilen iki problemin de çözüm noktası olarak maarifi görmüş ve bunun üzerinde kafa yormuştur.
BİBLİYOGRAFYA
Kuntay, Mithat Cemal, Namık Kemal, İstanbul, Alfa Yayınları, 2019
Özcan, Azmi. Türk Maarif Ansiklopedisi.
Akün, Ömer Faruk. TDV İslam Ansiklopedisi.
Kemal, Namık. “Terakki.” Nergiz Yılmaz Aydoğdu ve İsmail Kara (Derl.). Osmanlı Modernleşmesinin Meseleleri. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2005.
Tansel, F. A. Namık Kemal’in Mektupları I.
Oğuz, Gülçin. Namık Kemal’in Kozuna Yazdığı Mektuplarda Eğitim ile İlgili Unsurlar. İstanbul, 2006.
Akyüz, Yahya. “Osmanlı Döneminde Cumhuriyete Geçilirken Eğitim-Öğretim Alanında Yaşanan Dönüşümler.”
Varsak, Osman. “Namık Kemal ve Eğitim Görüşleri.”
Aydın, Mithat. “Namık Kemal’de ‘Terakki’ ve ‘Maarif’ Düşüncesi.” Ankara Dil, Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2013.
[1] Azmi Özcan, Türk Maarif Ansiklopedisi, Namık Kemal, s.1
[2] Ömer Faruk Akün, TDV İslam Ansiklopedisi, Namık Kemal
[3] A.g.e
[4] Yahya Akyüz, Osmanlı Döneminden Cumhuriyete Geçilirken Eğitim-Öğretim Alanında Yaşanan Dönüşümler, s.1
[5] A.g.e s 1
[6] Azmi Özcan, Türk Maarif Ansiklopedisi, Namık Kemal
[7] A.g.e
[8] Osman Varsak, Namık Kemal ve Eğitim Görüşleri, İstanbul, 2013, s. 48
[9] Namık Kemal, ‘’Terakki’’, Nergiz Yılmaz Aydoğdu ve İsmail Kara (drl.) Osmanlı Modernleşmesinin Meseleleri, İstanbul, Dergâh Yayınları, 2005, s. 214
[10] Namık Kemal, Maarif, Osman Varsak, Namık Kemal ve Eğitim Görüşleri, İstanbul, 2013, s. 50
[11] Osman Varsak, Namık Kemal ve Eğitim Görüşleri, İstanbul, 2013, s. 53
[12] Gülçin Oğuz, Namık Kemal’in Kızına Yazdığı Mektuplarda Eğitim İle İlgili Unsurlar, İstanbul, 2006, S. 59
[13] F. A. Tansel, Namık Kemal’in Mektupları I, S 439
[14] A.g.e, s. 439
[15] Mithat Aydın, Namık Kemal’de ‘’Terakki’’ ve ‘’Maarif’’ Düşüncesi, Ankara Üniversitesi Dil, Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 53, 2 (2013) 451-477 s. 468
[16] A.g.e., s. 470
[17] Osman Varsak, Namık Kemal ve Eğitim Görüşleri, İstanbul, 2013 s. 72