Perşembe, Eylül 11, 2025
Ana SayfaKültür SanatTarihBir Dönemin Aynası Olarak İkbal Kıraathanesi

Bir Dönemin Aynası Olarak İkbal Kıraathanesi

0:00 0:00
100

İkbal Kıraathanesi’nin Tarihçesi ve Konumu

İkbal Kıraathanesi’nin kesin kuruluş tarihi net olarak bilinmemekle birlikte, 1. Dünya Savaşı’ndan önce faaliyete geçtiği ve 1965 yılına kadar varlığını sürdürdüğü bilinmektedir. Nur-u Osmaniye Caddesi ile Vezir Hanı Caddesi’nin kesiştiği köşede yer alan İkbal, dönemin basın yayın organlarının merkezi olan Babıali’ye yakın konumuyla dikkat çekmiştir. Bu konum, İkbal’i gazeteciler ve yazarlar için bir buluşma noktası haline getirmiştir.

Son sahibi olduğu bilinen Malik Bey dışında, kıraathaneyi kimin işlettiğine dair net bir bilgi bulunmamaktadır. Mekânın uzun yıllar boyunca popülerliğini koruması, İstanbul’un kültürel ve edebi atmosferi üzerindeki etkisini artırmıştır. İkbal Kıraathanesi’ni Dergâh Dergisi Dönemi ve Orhan Kemal Dönemi olarak ikiye ayırmak, bu mekânın edebiyat tarihindeki önemini daha iyi kavramamıza yardımcı olacaktır. Ahmet Hamdi Tanpınar, İkbal Kıraathanesi’ni ilk keşfedenlerin Yüksek Muallim Mektebi talebelerinden Hasan Ali Yücel ve arkadaşı Hikmet olduğunu belirtir.

Bir Edebiyat Ocağı Olarak İkbal Kıraathanesi

Dergâh Dergisi ve İkbal

Dergâh dergisi, 15 Nisan 1921 – 5 Ocak 1923 tarihleri arasında yayımlanmış, toplam kırk iki sayıdan oluşan ve dönemin edebi ve fikri hayatına yön veren önemli bir dergi olmuştur. Mesul müdürü Mustafa Nihat Özön olan dergi, büyük ölçüde Yahya Kemal Beyatlı‘nın fikir ve estetik anlayışı doğrultusunda şekillenmiştir. Dârülfünun Edebiyat Fakültesi’nde okuyan genç aydınların oluşturduğu kadrosu ile tarih ve kültüre dayalı yeni bir milliyetçilik anlayışı ortaya koymuş, Yahya Kemal‘in “tarih ortasında Türklüğü aramak ve bulmak” anlayışı doğrultusunda yayın yapmıştır. Ancak Dergâh yalnızca bir dergi değil, aynı zamanda bir edebi mahfilin adıdır. Bu mahfilin en önemli buluşma noktalarından biri ise İkbal Kıraathanesi olmuştur.

Ahmet Hamdi Tanpınar, İkbal Kıraathanesi’nin Dergâh çevresindeki edebiyatçılar için taşıdığı önemi Beş Şehir adlı eserinde şu sözlerle dile getirir:

“Kaç nesil ve kaç terbiye burada birleşirdi. Birkaç cephenin hatırasını vücutlarında, hatta yüzlerinde taşıyan çoğu malûl ihtiyat zabitleri, ordudan yaralı ve sakat ayrılmış muvazzaf zabitler, henüz Anadolu’ya geçmemiş yüksek rütbeli askerler, yarı mutasavvıf, yarı pédéraste, son derece kibar kimi satranç, kimi dama meraklısı ve hemen hepsi müflis birkaç Abdülhamid devri kazaskeri, kim bilir hangi devrin ikinci, üçüncü derecede, halim çehreli ve mütereddit ricali, aşırı milliyetçi ve Ferid Paşa casusu burada, Baudelaire’in, Verlaine’in, Yahya Kemal’in, Haşim’in, Nedim ve Şeyh Galip’in hayranı genç Dergâhçılarla beraberdiler.”

Dergâh dergisinin 1923’te kapanmasının ardından, İkbal Kıraathanesi belirli bir edebi grup ya da ekolle özdeşleşmemiştir. Ancak Dergâh çevresindeki isimler, İkbal’in müdavimi olmaya devam etmiş ve burayı bir fikir alışverişi mekânı olarak kullanmışlardır. Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Hasan Âli Yücel, Necmeddin Halil Onan gibi isimler, İkbal’de yapılan edebi sohbetlerin temel taşlarını oluşturmuşlardır.

Orhan Kemal ve İkbal

Dergah dergisinin kapanmasıyla bir süre eski günlerini arayan İkbal Kıraathanesi Orhan Kemal’in gelişiyle eski günlerine geri dönmüştür. Orhan Kemal, İkbal Kıraathanesi’nin en önemli müdavimlerinden biri olmuştur. 1951 yılında Adana’dan İstanbul’a gelen Orhan Kemal, İkbal’e düzenli olarak devam etmiş ve burayı adeta ikinci evi olarak görmüştür. Orhan Kemal’in İkbal’e olan bağlılığı, sadece bir mekânda vakit geçirmekten öte, buranın sunduğu entelektüel atmosfer ve dostluk ortamıyla da ilgilidir.

Orhan Kemal, İkbal’i şu sözlerle tanımlar:

“İkbal bizim için evimiz kadar, hatta bir bakıma evimizden çok daha bize yakın oldu.”

İkbal, Orhan Kemal’in yazın dünyasında önemli bir yer tutmuş, burada geçirdiği zamanlar eserlerine yansımıştır. Kıraathane, Orhan Kemal için sadece bir sosyal alan değil, aynı zamanda fikirlerini besleyen, yeni hikâyeler doğuran bir mekân olmuştur.

Orhan Kemal, İkbal’in kapanışını büyük bir hüzünle karşılamış ve şu sözlerle ifade etmiştir:

“Evet, İkbal öldü. Kahkahalarımızın sindiğine inandığımız tozlu aynalar, öfkeli yumruklarımızı kim bilir ne kadar yemiş masaların mermerleri, bizi sırtlarında taşımış iskemleler, kahvelerimizi çaylarımızı hazla yudumladığımız, susuzluğumuzu giderdiğimiz bardaklar, fincanlar falan satıldı. Sabahları önünden geçerken ağlamaklı olduğum İkbal kahvemiz gene yerli yerinde. Ama nerede o bizi aydınlık bakışı, güzel yüzüyle karşılayan İkbal Kahvesi!”

Bu ifadeler, İkbal’in Orhan Kemal ve diğer müdavimleri için ne denli önemli bir yer tuttuğunu ve kapanışının ardından geride bıraktığı büyük boşluğu göstermektedir. Orhan Kemal’in ölümünden sonra da İkbal Kıraathanesi üzerine pek çok çalışma yapılmış, bu mekân adeta Orhan Kemal ile özdeşleşmiştir.

İkbal’in Müdavimleri, Sosyal Yapısı ve Kültürel Mirası

İkbal Kıraathanesi’nin müdavimleri arasında dönemin pek çok önemli ismi yer almaktadır. Yahya Kemal Beyatlı, Orhan Kemal, Ahmet Haşim, Hasan Âli Yücel, Necmeddin Halil Onan, Mustafa Şekip Tunç, Abdülhak Şinasi Hisar ve Nurullah Ataç gibi isimler, İkbal’in entelektüel atmosferini şekillendiren önemli figürler olmuşlardır.

İkbal Kıraathanesi’nde günün akışı içinde edebi tartışmaların yanı sıra, satranç ve dama oynayanlar, gazetelerini sessizce okuyanlar ve şiir tartışan yazarlar bulunurdu. Tanpınar, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in burada bir araya geldiklerinde, edebi sohbetlerin büyük bir dikkatle dinlendiğini belirtir. Özellikle edebiyat çevresinden gelen yazarlar, eserlerini burada tartışır ve yeni fikirler üretirlerdi. İkbal Kıraathanesi, aynı zamanda usta-çırak ilişkilerinin geliştiği bir ortam halini almıştır.

İkbal ayrıca, dönemin gazetecileri için de önemli bir mekân olmuştur. Özellikle Babıali’ye yakınlığı sayesinde, basın mensupları ve yazarlar arasında fikir alışverişinin yapıldığı bir merkez haline gelmiştir. İsmet Zeki Eyüboğlu, İkbal’de farklı masalarda sanat, edebiyat ve toplumsal meseleler üzerine yapılan tartışmaları aktarmaktadır.

İkbal Kıraathanesi, İstanbul’un kültürel ve edebi hayatında önemli bir yer edinmiş, farklı dönemlerde farklı grupların buluşma noktası olmuştur. Dergâh dergisi çevresinden Orhan Kemal’in etrafında toplanan yazarlara kadar uzanan geniş bir yelpazede, İkbal birçok edebiyatçının hayatında iz bırakmıştır. 1965 yılında kapanmasının ardından mekânın oluşturduğu boşluk, İstanbul’un kültürel hayatında hâlâ hissedilmektedir.

İkbal Kıraathanesi’nin tarihi, yalnızca bir kahvehane tarihinden ibaret değildir; aynı zamanda Türkiye’nin modernleşme sürecinde fikirlerin, sanatın ve edebiyatın nasıl şekillendiğine dair bir tanıklıktır. Bu bağlamda, İkbal Kıraathanesi bir dönemin aynası olarak kültürel hafızamızda yerini korumaktadır.

 

 

 

Kaynakça

Tanpınar, Ahmet Hamdi. Beş Şehir, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2016

Tanpınar, Ahmet Hamdi. Yahya Kemal, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2017.

Birsel, Salah. Kahveler Kitabı, İstanbul: Sel Yayıncılık, 2019.

Anar, Turgay. Yeni Türk Edebiyatında Edebiyat Mahfilleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2011.

Sökmen, Cem. Aydınların İletişim Ortamı Olarak Eski İstanbul Kahvehaneleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2010.

Yalvaç, Melek. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Tarihi Kentsel Çevrede Mekânlar Üzerinden Bir Semt Okuması: Cağaloğlu Semti Örneği, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019.

Uçman, Abdullah. Dergâh (Dergi), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, cilt 9, 1994. Erişim adresi: https://islamansiklopedisi.org.tr/dergah–dergi

Hasan SARİBAŞ
Hasan SARİBAŞ
1988 yılında İstanbul’da doğan Hasan Sarıbaş, ilk ve ortaöğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra Kırklareli Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun olmuştur. Eğitimine Sakarya Üniversitesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları alanında yüksek lisans yaparak devam etmektedir. Üniversite yıllarında yazı dünyasına adım atan Sarıbaş, arkadaşlarıyla birlikte Kırklareli Üniversitesi Genç Girişimciler Dergisi'ni kurmuş ve bu dergide Genel Yayın Yönetmenliği yapmıştır. Daha sonra, iki arkadaşıyla birlikte Beşinci Mevsim Dergisi’ni kurmuş ve şu anda Beşinci Mevsim Dergisi’nin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yürütmektedir. İş hayatına Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda öğretmenlik yaparak başlayan Sarıbaş, hâlihazırda Sultanbeyli Belediyesi’nde eğitmen olarak görev almaktadır. Evli ve bir çocuk babasıdır.
BENZERİ YAZILAR
5 1 oylama
Yazı Puanı
Yoruma Abone Ol
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

İLGİ ÇEKENLER

SON YORUMLAR