Kitap Tanıtımı: Kenan Göçer,[1] (2021) YUNUS EMRE ASLINDA NE DEDİ? (İzonomi Temelli Ekonomi-Politik Yaklaşım), İstanbul, Lejand Kitap, ISBN: 978-605-70346-1-8
Cânlar cânını buldum bu cânım yağma olsun
Assı [kazanç] ziyandan geçtim dükkânım yağma olsun
Ben benliğimden geçtim gözüm hicabım açdım
Dost vaslına ulaştım gümânım [şüphe] yağma olsun
Benden benliğin gitti hep mülkümü dost tuttu
Lâ-mekân kavmi oldum mekânım yağma olsun
Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun
Yunus Emre
GİRİŞ
Kitap giriş ve sonuç kısmı hariç dört ana başlıktan oluşmaktadır. Birinci başlık “Anadolu Melamiliği Tasavvufun orta Yolu mu? İkinci başlık Yunus Emre’nin Kimliği, Yeri ve Zamanı, Üçüncü başlık Yunus’un Durduğu Yer (bu bölüm beş alt başlıktan oluşmaktadır.) Dördüncü Başlık ise Yunus’u Anlamada Temel Kavram: ”Miskinlik”
Yunus Emre, ülkemizde yüzyıllar boyunca Anadolu irfanının, tasavvufunun ve halk edebiyatının en güçlü temsilcilerinden biri olarak görülmüştür. Onun şiirleri, genellikle aşk, Allah sevgisi, tevazu ve insanlık değerleri etrafında yorumlanmış; şahsiyeti ise çoğunlukla dervişlik ve sufilik kavramları içinde anlaşılmaya çalışılmıştır. Ancak Kenan Göçer’in “Yunus Emre Aslında Ne Dedi?” adlı eseri, bu yerleşik yaklaşımların ötesine geçerek Yunus’u farklı bir bağlamda yeniden okumanın kapılarını aralar. Göçer’in çalışması, Yunus Emre’yi tasavvufî çerçevenin dışına taşırarak onu ekonomi-politik bir perspektiften değerlendirir; bir başka ifadeyle Yunus’un sözlerini, yaşamını ve şiirlerini “birikim karşıtı” bir dünya görüşünün ve “izonomi” temelli bir eşitlik arzusunun izinde yeniden anlamlandırma çabasına girer. Böylece daha bütüncül bir açıdan ele aldığı iddiasında bulunur. Çalışmanın merkezine ekonomi-politik açıdan okuma koyduğu için Yunus Emre’nin sosyal bilimlerde herhalde ilk defa bu açıdan ele alınmış olduğunu da söyler. Ve çalışmanın ayırıcı taraflarından biriside burası olduğunu belirtir. (s.11)
YUNUS’U ANLAMADA TEMEL KAVRAM: MİSKİNLİK
Yazara göre, Âşık-aşk, dost, gönül, derviş ve miskin gibi temel kavramların Yunus’u anlamada önemli bir konuma sahip oldukları anlaşılıyor. Ancak bunların içinde özellikle miskin kavramına yüklenen anlama göre diğer kavramlar bir varlık-anlam kazandığını belirtiyor. Yunus’un birikimin dağıtılması yönündeki tavrının da miskinlikle doğrudan bağlantılı olduğu altını çiziyor. Ve miskinliği özetle şu şekilde tanımlıyor: “Miskinlik bir arzulamama durumu ya da arzunun ortadan kaldırılmasıdır.” (s.71)
Göçer’e göre Miskin Yunus demek; biriktirmekten uzak, biriktirenlerden uzak, biriktirmeye neden olan muhteris duygulardan da uzak demek. Bütün birikim ve birikime neden olan duygu, çevre, dil, mantık, statü-itibar yapılarından kısaca dünyevi ilişkilerden uzak olmak demek. Yazar göre Yunus biriktirmekten uzak olmakla yetinmiyor bu birikim unsurlarının tesviyesi-düzleştirilmesi gerektiğini de söylüyor. (s.72) “Miskinlik bizi lafı fazla uzatmaktan (…) kurtarır” Hatta tüm fazlalıklardan… (s.73)
YUNUS’UN DURDUĞU YER
Yazar, Yunus’un durduğu yeri belirlemenin yolunun, onun söylemlerine derinlemesine bakmakla belirleneceğini altını çizer. Onun Söylemleriyle yaptıkları arasında mesafe olmadığını, bu da onun her yönden ilkelerine bağlı inandığı ile yaptıkları arasındaki mesafenin olmadığı inanan (mümin) oluşundan kaynaklanır der. Yapmadığını söylemek ya da söyleyegeldiğini yapmamak Yunus’a göre yalancılık veya yalanı dava kılmaktır. Dava bu nedenle onda iktidar, sahtelik, birikimcilik ve yalanla ilişkili bir yapının ifadesi gibi görünür. (s.43) Yazar bu yaklaşımla, “Yunus’u sadece bireysel kurtuluş peşindeki bir derviş değil; toplumsal adalet, özgürlük ve eşitlik arayışı içinde bir figür olarak konumlandırıyor. Yunus’un dili, tavırları, şiirleri ve hayatı bir “sosyal itiraz” barındırıyor. Bu analiz, Yunus’un “her şeyden vazgeçmiş derviş” imajının ardında çok güçlü bir siyasal ve felsefi duruş olduğunu gösteriyor.” Göçer’e göre Yunus, Anadolu’da iktidar sahiplerinin, beylerin, toplumu ayrıştıran, eşitliği bozan unsurların karşısındadır. (s.57)
Göçer’in ana tezi, Yunus Emre’nin beş temel alandaki birikimlere karşı çıktığıdır: Benlik, Madde, Anlam/Mantık, Statü/İtibar, Dil (s.44-45)
- BENLİK OLARAK BİRİKİMİN DAĞITILMASI
Göçer; Yunus Emre’nin ilk yıktığı birikimin benliği olduğunu söyler ve benlik birikiminin yıkılmadan kendisi olamayacağını ve değişimin gerçekleşmeyeceğini belirtir. İnsanın kendiliğinin önündeki en büyük engeli ötekilerin bakış ve yorumlarıyla birikmiş bir benliğidir. Yunus çevresinin kendisine giydirmiş olduğu sosyal benlikte yaşamını sürdürdüğü müddetçe ontolojik güvensizlik içinde olacaktır. Bu ontolojik güvensizlikten kurtulmak ve bilinçlenme anlamına gelen kendini tanıma-bulma sürecinin sarsıcı bir değişimini gerçekleştirmek için. O güne kadar kendisine yüklenen benliğinin merkezi olan adını değiştirerek. Yeni bir ad alarak birikimin ilk yıkımı, dağıtılmasını gerçekleştiriyor. (s.46-49)
”Ben bu suretten ileri, adım Yunus değil iken
Ben o idim, o ben idim, bu aşkı sunanda idim.
O dost bana ümmi demiş, hem adımı Yunus koymuş.”
- MADDİ OLARAK BİRİKİMİN DAĞITILMASI
Göçer’e göre; Yunus yaşadığı dönemde gerçekleşen olaylardan tecrübe ettiği üzere, birikim-mülk arzusu ile şiddetin birbirine paralel yürüdüğünü defalarca görmüş olmalı ki geçinmek için herkes kadar mülke evet ama birikime varmaya başladığı zaman hayır! Dediğini düşünür. Zira onun geçinmek için gezgin dervişler (kalenderiler vd.) gibi dilenmediğini, konformist sûfiler gibi kendini elbisesi ile göstermediğini ve bir tekkeye sahip olmadığını belirterek. (s. 57) Yunus Emre’nin varlık sahasına ilk çıkışı olan ve maddiyatın reddiyle sonuçlanan meşhur; “Buğday mı, nefes mi?” soruyla başlayan menkıbeyle, Yunus’un başta adı olmak üzere dışta dünyayı, içte de benliğini-nefsini dağıtırken maddi birikimi dağıtmamasının düşünülemeyeceğini söyler. (s.54)
- ANLAM-MANTIĞIN DAĞITILMASI
Yazar, Yunusun en tartışmalı şiirinin “Çıkdım erik dalına” diye başlayan meşhur şiiri olduğunu belirterek. Bu şiire yapısal olarak bakıldığında Yunus’un, dizge yapısın bozmaksızın yine bir birikim olan anlam ve mantığı dağıttığı söyler. Yunus’un bu şiirle anlamın ve mantığın görünenin tarafını dağıtığını ve anlam ve mantığın çok boyutluluğunu işleyerek anlam ve mantığı dağıttığını söyler. (s.62-63)
”Çıkdım erik dalına onda yedim üzümü
Bostân ıssı [sahibi] kakıyıp der ne yersin kozumu
Kerpiç koydum kazana poyraz ile kaynattım
Nedir diye sorana bandim verdim özünü
İplik verdim çulhaya sarp yumak etmemiş
Becid becid ısmarlar gelsin alsın bezini
Bir serçenin kanadın kırk kağnıya yüklettim
Çifti dahi çekmedi kaldı söyle yazılı
Bir sinek bir kartal kaldırıp vurdu yere
Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu”
- STATÜ VE İTİBARIN DAĞITILMASI
Göçer’e göre; Yunus, her türden birikime karşı olan, birikimin tesviyesine, düzleştirilmesine çağrı yapan, söylem ve eylem birlikteliği (mümin) içindeydi. Toplumsal mesafeye (yatay) karşı olduğu kadar yönetimsel (hiyerarşik, dikey) mesafeye de karşıydı. Yönetim dendiğinde de hiç kuskusuz kendi toplumu için beyleri kastediyordu. Ayrıca itibar olarak soyluluğa da karşıdır. Soyluluk burada, ak budunun birikimsellik içinde olması anlamına geldiği gibi bir soyun yönetimselliğinin biriktirilmesi olarak da tanımlanabilir olduğunu söyler. Ve Yunus’un toplumsal bir suç olarak görülen soylu (itibarlı) olmamayı ise erenlerin yardımı/himmeti olarak gördüğünü belirtir. (s.64)
Yunus’un “Neyi seversen imanın odur – Nice sevmeyesin (sevmedikleri de) sultanın odur.” mısralarıyla “İmanı sevmekle (sevdiği şeyle), sultanı da sevmemekle (sevmediği şeyle) eşleştirmesi çok çarpıcıdır.” der. Bu şiirin ayni zamanda seslendiği çevrenin sultana yani hiyerarşiye (statü-itibar) bakışını da gösterdiğini söyler. Ancak Yunus’un bu karşı oluşunu politik bir tavır olarak görmez. Çünkü Yunus’un derdi “daha iyi bir yöneten veya yönetim” arayışı değildir. Onun bu karşı oluşu yöneten ve yönetilen ayrımının bizatihi kendisinin yarattığı mesafede oluşan kibre yönelik olduğunu söyleyerek. Kibrin ise ayrımdan doğduğunu söyler. (s.65-66)
- DİLSEL MESAFENİN DAĞITILMASI
Yazar, Yunus’un Türkçe nefes söyleyerek dilsel birikimi dağıtma çabasına girdiğini. Yunus’un çağdaşlarından farklı olarak özellikle Türkçeyi kullanması, Farsça ile açılan ak budun-kara budun arasındaki mesafenin dil bağlamında yeniden kapanması için olduğunu. Yazara göre bu ayrımlar ve mesafeler olmasaydı o dönem yaşanan acı olaylar olmayacak, binlerce insan ölmeyecek, çocuklar öksüz kalmayacaktı. Bu anlamda Yunus’un Türkçede diretmesi basit bir dil zevki meselesi değil hayat-memat meselesi olduğunun önemini dile getirir. (s.67)
SONUÇ
Kenan Göçer’in eseri, Yunus Emre’nin ekonomi-politik bir yanının da olduğunun altını çizer. Hatta bu ekonomi-politik yanın diğer alanlardan ayrılmazlığını vurgular. Yunus Emre’yi, Kojin Karatani’nin “İzonomi ve Felsefenin Kökenleri” isimli kitabındaki “izonomi” ilkesi/tezi üzerinden okumasını yapar. Bu açıdan cesur ve özgün bir girişim olduğu açıktır. Yunus’un ‘her şeyden vazgeçmiş derviş‘ imajının ardında, oldukça güçlü bir ahlaki, siyasi ve felsefi duruşun bulunduğunu ortaya koyar. Bu yönüyle eser, Yunus Emre okumalarına yeni bir ufuk açtığı aşikârdır.
Özetle diyebiliriz ki yazar bu çalışmasıyla Yunus Emre’nin şiirlerinde yer alan kavramların ardında yatan felsefi ve politik mesajları gün yüzüne çıkarmaya çalıştığını. Bu çerçevede Yunus’un söylemlerini sadece bireysel kurtuluş olarak değil aynı zaman da toplumsal eşitlik, özgürlük ve adalet perspektifinde ele alır. Yazar, Yunus’u klasik sufi anlayışın ötesine taşıyarak onu, beş alanda birikime karşı çıkan biri olarak sunar: benlik, maddi mülkiyet, anlam/mantık, statü-itibar ve dil.
[1] Dr. Kenan Göçer, 1975’te Adana’da doğdu. İlköğretim ve liseyi Hatay’da okudu. Uludağ Üniversitesi Maliye bölümünde lisan eğitimi aldı. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarımı İktisat Tarihi alanında Marmara Üniversitesi’nde yaptı. 2020 yılında doçent olan Göçer, hâlen Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir. Yayınlanmış Eserleri: Türkün İş Zihniyeti, Bezmialem Vakıf Gureba Hastanesi, Osmanlının Son iktisat Kitaplarından ilm-i iktisad Dersleri, İbrahim Fazıl Pelin, (Osmanlının ilk Ağır Sanayi Kitab Sanâyi-i Cesîme, Selânikli Fazlı Necib, Yerel Yöneticilerin Mali El Kitabı.
**Görsel: https://turkdunyasiansiklopedisi.gov.tr/detay/485/Yunus-Emre–