Kitap Tanıtımı: Besim F. Dellaloğlu,[1] (2021) Modernleşmenin Zihniyet Dünyası: Bir Tanpınar Fetişizmi, İstanbul, Timaş Yayınları, ISBN: 978-605-08-3534-2
Kitap altı ana başlıktan oluşmaktadır. Eserin ana ekseni, Türkiye’nin modernleşme sürecini Ahmet Hamdi Tanpınar üzerinden yeniden düşünmek ve sorgulamak olduğunu söyleyebiliriz. Yazar, Tanpınar’ı yalnızca bir edebiyatçı değil, aynı zamanda Türkiye’nin zihinsel dönüşümünü en derinden hissetmiş ve yansıtmış bir “zihniyet sosyoloğu” olarak ele alır. Bu bağlamda eser, modernleşme ve modernlik kavramlarını karşılaştırmalı olarak tartışmakta, Tanpınar’ın düşünsel ve estetik duruşunu bu çerçevede analiz etmektedir.
Kitap, Tanpınar merkezli bir modernlik tartışması yürütüyor ve bu tartışmayı sosyoloji, edebiyat, felsefe, tarih ve estetik ekseninde çok katmanlı şekilde işliyor. Tanpınar’ı hem bir entelektüel hem de bir “zihniyet sosyoloğu” olarak konumlandırması dikkat çekici. Modernleşme ile modernlik arasında yaptığı ayrım, özellikle Türkiye bağlamında oldukça düşündürücüdür. Yazar; “Türkiye modernleşmesi yıkamadığı geçmişi, müze yaparak bugünden koparır.”(s.149) çıkarımını yapıyor. Yazar, kitapta “Zihniyet”, “hafıza”, “modernlik”, “modernleşme”, “gelenek”, “entelektüel” “muhafazakarlık”, gibi kavramlar oldukça ustalıkla işlenmiş. Özellikle “zihniyet hermeneutiği” gibi kavramlarla, metne hem teorik bir derinlik hem de yaratıcı bir yaklaşım kazandırdığı görülüyor.
Modernleşme, Muhafazakarlık ve Gelenek
Kitap, Türkiye’nin modernleşme süreci toplumu dönüştürmekten çok onu şekilsel olarak biçimlendirmeye çalıştığını, zihinsel bir dönüşüm gerçekleştiremediğini savunuyor. Bu bakış, sosyolojik ve tarihsel birçok tespiti sorgulatıyor ve düşünsel bir tartışma alanı açtığını söyleyebiliriz. Kitabın temel iddiası, Türkiye’deki modernleşme sürecinin, Batı’nın yaşadığı organik ve tarihsel bir modernlik deneyiminden ziyade, devlet merkezli, hızlı ve yüzeysel bir ‘modernleştirme projesi’ olduğu yönündedir. Dellaloğlu, bu modernleşme biçiminin, geçmişle köklü bir kopuşu esas aldığını ve bu nedenle yerli bir modernlik üretmeyi başaramadığını savunur. Yazar, “Türkiye’nin modernleşmesi zihniyeti kendisini geçmişle kategorik bir kopuşla ifade eder. Üstelik de bu tercihini Batı’nın da böyle yaptığı kanaati üzerinden meşrulaştırır. Oysa modern olan, çağdaş olan ayni zamanda klasikten beslenen bir şeydir. Türkiye’de ise modern ve çağdaş klasiğin toptan bir reddi ve çöpe atılması olarak anlaşılmıştır. Batıda modern, klasiğin üstüne geleneğin içinden farklı bir şey çıkarma şeklinde vuku bulmuştur.” (s.121) Geleneğe bu toptancı ve indirgemeci yaklaşım ülkemizdeki modernleşmenin en temel sorunlarından olduğunu belirtir.
Yazar, Tanpınar’ın nitelikli bir modernleşme eleştirisi yaptığını, sloganik söylemlerden uzak durduğunu; onun eleştirilerini modernleşmenin geçmişle ilişki kurma tarzına yönelttiğini söyler. Modernleşmenin gelenekle arasına koyduğu çok katı, deliksiz duvarları biraz delip ve sınırlarını aşıp, bağlantı kurmaya çalışır. Üstelik bunu estetik bir şekilde göstermeye çalışır; eski olan her şeyin değersiz olmayabileceğini. Geçmiş zaten buradadır ona göre. Ama görmek için bakmak gerekir. (s.36)
Dellaloğlu’na göre muhafazakârlık; “Yarının bugünden çok farklı olmamasını istemek anlamına gelir. Garanticidir. Sürprizleri sevmez. Büyük değişimlere alerjiktir. Ancak muhafazakârlık asla değişime mutlak bir karşıtlık değildir. Muhafazakârlık gelenekle barışık olmaktır ama dar anlamda gelenekçilik değildir. Değişmeyen gelenek zaten süremez.”(s.120) tanımı yaparak bu kavrama “allerjik” olan bakışın yanlışlığını belirtir. Bu bağlamda yazar, Tanpınar’ın “muhafazakâr” olarak etiketlenmesini eleştiriyor ve bunun Türkiye’deki modernleşme zihniyetinin bir yan ürünü olduğunu söylüyor. Tanpınar’ı klasik Doğu-Batı ikileminin ötesinde, yerli ve sahici bir modernliğin izini süren, özgün ve bağımsız bir düşünür olarak konumlandırıyor. Tanpınar’a dair çok boyutlu ve alternatif bir okuma sunuyor.(s.172)
Yine yazara göre, Tanpınar, geçmişle bağ kurmayı nostalji veya gericilik olarak değil, hafıza ve kimlik inşası olarak görür. Dellaloğlu’na göre Tanpınar’ın modernlik anlayışı, “seçici muhafazakârlık” olarak tanımlanabilir; bu anlayış yeniliği geçmişin üzerine inşa eder: “Tanpınar yeniyi değil, modern olanı aradı. Her yeniyi modern sanmak tipik bir modernleşme sendromu” der. (s.169).
Zihniyet, Araf (Arada kalmışlık)
Zihniyet kavramı kitapta önemli bir kuramsal zemin oluşturur. Dellaloğlu, zihniyeti teori ile pratiğin, birey ile toplumun kesişiminde bir yorumlama biçimi olarak sunar. “Zihniyet, teorik olanla pratik olan arasında gidip gelen bir şey. Pratik boyutu var teorik olan ile ilişki halinde. Zihniyet, belli bir mekân ve zamanda ortaya çıkan bir şey. Belli bir toplumun zihniyetinin elbette o toplumu oluşturan bireylerden kaynaklanan bir yönü var. Toplumsal faillerin zihniyetlerinin bir tür ortalaması gibi yani. Ama ayni zamanda bireyin zihniyeti de toplumsal zihniyetin bir yansimas1. İçine doğduğumuz toplumun zihniyetinden inşa oluyoruz bir şekilde.”(s.21) Bu bağlamda sosyoloji yerine “zihniyethermeneutiği” kavramını önerir: “Sosyoloji çok iddialı bir kavram bence. Ben zihniyet hermeneutiğini tercih ederim doğrusu”. (s.25)
Yazar, Bergson’un “hafıza bilinçtir” tesbitinden yola çıkarak, belleği kontrol ettiğiniz zaman bilinci de kontrol etmiş olursunuz sonucuna varır. Yazara göre böylece, Modern devletler hafızayı kontrol ederek vatandaşlarını üretmiştir.(s.104.) Yazar bilinçin önemi şöyle vurguluyor; “Bugünü kurmanın, inşa etmenin, meşrulaştırmanın en temel yolu, en kısa yolu kendine uygun bir geçmiş inşa etmektir. Hafıza seçicidir. Neyi hatırladığımız, ya da unuttuğumuz aslında kim olduğumuzu belirler.” (s.105)
Kitapta Tanpınar’ın Batı ve Doğu’yu sentezlemeye çalışan değil, bu iki alanı birlikte düşünebilen bir entelektüel olduğu vurgulanır. Mevlâna ile Baudelaire’i, Dede Efendi ile Mozart’ı aynı zihinsel evrende buluşturabilen bir figür olarak Tanpınar, Türkiye’nin özgün bir modernlik yaratabilmesi için gerekli olan çok yönlü bakışı temsil ettiğini iddia eder. (s.35)
Yazara göre; “Arada kalmışlık” Tanpınar’ı tanımlamaz. Tanpınar, Doğu ile Bati arasında kalmış bir yazar değildir. Tanpınar Doğu’nun da Batının da farkında olan ve bu farkındalıktan kendilik inşa etmeye çalışan bir/ yazardır.” (s.141)
Yazar, Tanpınar’ın yüzeysel tanımlamayla muhafazakar olduğuna karşı çıkarak onun; “Tanpınar modernisttir. Ama modernleşen bir toplumun modernistidir.” (s.65) sonucuna varır ve “Tanpınar ilk moderndir.” (s.73) der.
Yazar Tanpınar fetişizmi ( fokuslanarak) yaparak, kendisi için bu memleketi kendi çapında anlamasını mümkün kıldığını söyler. Bunu söylerken abarttığını belirtir. fakat hakikatın abartılı olduğunu da vurgular? (s.196-197)
Sonuç olarak kitap, Türkiye’deki modernleşme sürecinin estetik, kültürel ve zihinsel arka planını sorgulayan önemli bir eser olduğu açıktır. Tanpınar üzerinden geliştirilen “zihniyet” merkezli bakış açısı, hem sosyolojiye hem de edebiyat eleştirisine yenilikçi bir katkı sunuyor. Eserin en dikkat çekici yönü, geçmişi tamamen reddeden değil, onunla hesaplaşarak ilerlemeyi öneren bir modernlik anlayışını savunmasıdır. Bu bağlamda Modernleşmenin Zihniyet Dünyası, yalnızca Tanpınar okuması değil, aynı zamanda Türkiye’nin entelektüel modernleşmesinin yeniden düşünülmesi için de önemli bir çağrı olduğu söylenebilir.
***
[1] 1965 de İstanbul’da doğdu. 1984 de Galatasaray Lisesi’ni, 1990’da Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümü’nü bitirdi. Yüksek Lisans ve Doktorasını Mimar Sinan Üniversitesinde Sosyoloji alanında hocası felsefeci Ömer Naci Soykan danışmanlığında yaptı. Lisans ve lisansüstü eğitimi esnasında uzun süre Fransızca turist rehberliği yaptı. Memleketin büyük bir bölümünü gezdi. Frankfurt Goethe Üniversitesinde (1998), Paris VIII Üniversitesinde (2002), Lizbon Üniversitesinde (2014), Strasburg Üniversitesinde (2017-2018), Mainz Gutenberg Üniversitesinde (2018-2019) doktora sonrası araştırmalarda bulundu ve dersler verdi. Bu vesileler sayesinde dönem Frankfurt, Paris, Lizbon, Strasburg ve Mainz’da yaşadı. Türkiye’de Mimar Sinan, Marmara, İstanbul Bilgi, Yıldız Teknik, Galatasaray, Kırklareli, İstanbul ve Sakarya Üniversitelerinde dersler verdi. 2019’da üniversiteden emekli oldu.