1960’lı yıllardan itibaren Türk şiiri imge ve modernizm gibi kavramlarla da anılır olmuştur. İkinci Yeni tarzı modernist şiirin karşısında, açık-anlaşılır şiiri savunan şâirler durmuştur. Uzun yıllar tartışılan şiirdeki modernlik meselesi bugün de sık sık gündeme gelmektedir. Şâir Mustafa Akar da modern şiirin güçlü seslerinden biridir. Bugün bizler, Mustafa Akar’ın şiirlerini yayımlanmış 5 kitabından okuyoruz. Bu yazımızdan maksat da ilk kitabından başlayarak Mustafa Akar’ın şiir dünyası hakkında kısa bir okuma yapmaktır.
Çocukluğunu ve ilk gençlik zamanlarını Giresun’da geçiren şâir, bu dönemlerde denizle ve yeşille bir bağ kurmuştur. 2002’de yayımlanan ilk şiir kitabı Gökada’da, tabiatın sesini bize açıkça hissettirmektedir. Öyle ki, kitabın ilk şiiri Saksıda Sarı Sardunyalar, kuş ve çiçeklerle başlamaktadır. Gökada’daki şiirlerde geçen bazı kelimelere şöyle bir bakalım: sardunya, nergis, lâle, sümbül, karanfil, menekşe, böğürtlen, üzüm, kiraz, zerdali, fesleğen, gül, küpe çiçeği, çöl zeytini, nar, erguvan, buhurumeryem, leylak, kasımpatı, elma, ıhlamur, erik, göç çiçeği, kayın ve çamlar.” Şâirin çiçekleri bu denli anmasının doğup büyüdüğü topraklarla bir ilgisi vardı. Fakat bunun yanında bir de sığınma ve kaçış yeriydi çiçekler:
“İçimdeki koskoca hiçliğe hayat kılığında
Müthiş anlatılmaz bir çiçeği sığdırıyorum”
Mustafa Akar bu kitapla kendine bir Gökada inşa etmek istemiştir. Yapraklarını Türkçe açan, açıldığında Yunus kokan çiçeklerin diyarı olmalıydı bu yer. Hatta bütün umutlar tükenip geriye bir tek çare kalmasa dahi şâirin beklediği yine bir çiçekten başka bir şey değildir:
“İdamıma gelirken bir avuç çiçek lütfen”
Mustafa Akar tam yedi yıl sonra, 29 yaşında, bu sefer de “Tenezzül” adlı şiir kitabını yayımlamıştır. Ama o artık kendi kalbine bile geç kalmış bir şehirlidir. Memleketinden ayrılıp İstanbul’a taşınmıştır. Bu kitabında doğup büyüdüğü topraklara ve bu toprakların acılarına kayıtsız değildir. Sevinci de, hüznü de bu topraklara aittir. Ama her ne olursa olsun, dünyaya ve toprakta açılan yaralara karşı şiirden ve çocuklardan umudu her zaman vardır:
“Becerikli bir şâir olsam
Büyük yaraların peşine salardım çocukları”
Belki de şâir, büyük yaraların büyük şiirlerle kapanacağını anlatmak istiyordu. Sancısını çektiği acıların çok uzaklarda değil yanı başımızda olduğunu bize çok yerde hatırlatıyordu.
Mustafa Akar, bütün bekleyişlerinde şiirini de kendine yoldaş kılmıştır. İyiliğin ve güzelliğin şiirden ayrı bir yeri yoktur onun kalbinde. Şiirle iyileşir, şiirle çıkar dünyanın karşısına. Bütün şiirler belki de bir bekleyişin eseridir:
“Ki şiirler söylemişim de ben neler beklemişim”
2013’te yayımlanan üçüncü şiir kitabı Tüm Nefesliler’le beraber Mustafa Akar’ın poetik görüşleri de ön plana çıkmaktadır. “Şiir, bugünün dünyasında neye karşılık gelmektedir” sorusunun cevabını bu kitaptan okuyoruz. Şâir bize, 700 atlıya karşı elindeki 300 dizeyle karşılık verdiğini söyler. Bir kavganın göbeğinde şiiri kendine kılıç ve kalkan bilmektedir. Bu yüzden olsa gerek bütün kötülüklerin duvarına tek bir levha asmıştır:
“Dikkat şiir çıkabilir”
Türkiye’nin meselelerine de kayıtsız değildir Akar. Şiirin tanımını yaparken şöyle der:
“Misafire çam kokulu ve süslü yorganlar çıkartan
Taşra kadınlarını anlatmak istemek, şiirdir”
Mustafa Akar, bu kez de 2018’de Berhayat isimli kitabıyla okurunun karşısına çıkar. Berhayat, “diri, yaşamaya devam eden” anlamlarına gelmektedir. Gençliğinde bateri çaldığını bildiğimiz şair, kitabın ilk şiirine de başlık olarak bir müzik terimi olan Peşrev’i koymuştur. “Giriş” anlamına gelen bu kelime kitaptaki ilk şiir olması ve poetik düşünceler içermesi sebebiyle bir hayli anlamlıdır.
Şair şiirinde günlük, sıradan olaylardan bahsedeceğini söyler. Annelerin de anladığı, yetimleri sevindiren bir şiir… Hatta bir sıkıntıdan, bir kederden bahsedecekse “bu her insanın başına gelebilecek bir şey olmalıdır,” der:
“Gerçekçi bir şiir yazmak istiyorum, gerçek bir şiir”
Günlük sorunları, hüznü ve hatta her ân için bize çok yakın olan ölümü bu kitaptaki şiirlerinde çok kez işleyen Mustafa Akar, umutsuz ve tükenmiş değildir. Tam aksine birçok tecrübenin izlerini gördüğümüz bu şiirlerde apayrı bir sesi de şair bize duyurmaktadır:
“Erteleme maçı gibi değil, hayır
Başka bir şekilde yeneceğiz dünyayı”
Son şiir kitabı ise 2020’de yayımlanan “Kötü Arkadaşlardan Öğrendiğim İyi Şarkılar”dır. Bu eser isimlerini Türk müziğinin makamlarından alan üç bölüme ayrılmıştır: Ferahfeza, Muhayyer ve Dügâh. Okurunu âdeta bir şarkıya dâvet ediyor gibidir şâir. İsmet Özel’in “Eve dön! Şarkıya dön! Kalbine dön!” mısrasındakine benzer bir çağrıyı sık sık duyarız. Mustafa Akar “en son umut ölür/adımız çok daha sonra” diyerek bu şarkının bitmeyeceğini de müjdeler gibidir.
Şâir ayrıca, bu eserinde de dünyanın çocuklara biçtiği kadere razı değildir. Hayatın bütün acılarına karşı çocukların masumiyetini hatırlatır. Bu sebepten masumiyet yolunda şâirin bizden istediği de şiir atına binmektir. Onu da şu mısrasıyla haykırır:
“Bu şiiri dinle n’olursun”
Erkan Terzi
Beşinci Mevsim dergisi yazarı
Çok güzel bir tahlil